benden bana – 1

Çocukluğumdan beri yazı yazmaya karşı bir eğilimim vardı. Öyle edebi yönü kuvvetli, imla kurallarına uygun metinler değil ama duygularımı ifade etmek için her zaman konuşmak yerine yazan insanlardan oldum.

Yıllar geçtikçe bu durum arkadaşlara atılan en iyi doğumgünü mesajları, sevgilisinden ayrılmak isteyenlerin o uzun mesajlarını yazma işine döndü. Yıllar sonra öğrendim ki bu bir filme bile konu olmuştu 🙂

Öyle ki, kuzenimin katıldığı bir televizyon programında kitleleri ağlatan bir mektup bile yazmıştım, anneme…

Yazdıklarımı okumayı sanırım en çok seven insan annemdi. Çünkü annem duygusal olan her şeyi sever. Bazen ben bile anlayamam ama annem ağlamaktan keyif alır (sanırım bu yönüm anneme benziyor :D). Okuduklarımı o kadar sevmiş olacak ki ben daha bir çocukken bana vasiyet bırakmaya karar vermişti annem. Ben öldüğümde benim için bir kitap yaz…

O yaşta bir çocuk için ne anlaması gerektiğine dair en ufak bir ipucu vermeyen bir vasiyetti bu ama ben bahçede top koşturan çocuklardan değildim sanırım. Zihnimde çok netti annemin isteği. Ama hiçbir zaman gerçekleştirmek için yeterli nedeni ve yeterli gücü kendimde bulamadım.

Ve hayatımın tam olarak 32. yılında, annemin isteğini birebir olmasa da gerçekleştirmeye karar verdim. Buradan annemin vefat ettiği sonucu çıkmasın. Annem hala hayatta ancak babamın kaybıyla birlikte hayatta hep “geç olduktan sonra” bir şeylere adım attığımızı farkettim. Hep söylenmemiş, yapılmamış, eksik kalan şeyler oluyor hayatta ve biz bunları hep bittikten, gittikten sonra farkediyoruz.

O yüzden, bu blog kendimi ve sevdiklerimi anlattığım bir anı defteri olacak annem için. Kısacası tüm yazdıklarımı çok geç olmadan okuyabilmesi için anneme ithaf ediyorum. Benim deyimimle acıların kadını Nunu’ya ❤

Yorum bırakın