Annemi anlatabilmek için bence en doğru yol babam. Kulağa saçma gelebilir ama benim için annem ve babam birbirinden ayrı düşünülemeyecek iki insan. Belki onları hiç yan yana görmediğim için olabilir bu düşünce, nedenini tam olarak bilmiyorum. Ama benim için annem ve babam her zaman bir bütün ve aslında hayatımızın yarım kalmışlığının da en büyük nedeni babamın hep bizden uzak olmasıydı.
Tamamlanmamış bir hayatın baş rolü olmak sanırım biraz zor. Aslında alıştım da denebilir. Dile kolay koskoca 32 yıl. Acısıyla, tatlısıyla… hayatın sürekli olarak öğrettiği, öğrenmeye mecbur bıraktığı 32 tane 365 gün geçirdim. Bu 365 günler geçerken herkesin yaşadığı gibi binbir macera ile geçti zaman. Ama bir tarih var ki o tarihten sonra sanırım öğrenmeyi bırakmak istedim.
19 Nisan 2021… benim için o güne kadar hiçbir anlamı olmayan, sıradan bir gündü. Ne bir arkadaşımın doğumgünü, ne de bir bayramdı. O güne kadar hep güzel günlere anlam yüklendiğini zannederdim. Hayatımda kötü günler vardı elbet ama ben o günlerin tarihlerini hatırlamamayı tercih ederdim. Ama ölüm, unutmak isteseniz de hiçbir zaman aklınızdan çıkmayacak kadar kötü bir günmüş.
Babamı kaybettiğimi halen idrak edebildim mi emin değilim. Acil aramalarımda hala üst sıradadır babam. Öyle hayal edilen, klasik baba kız hikayelerinden değil maalesef bizimki. Her anımda yanımda değildi babam. Birlikte yediğimiz güzel yemekler, çıktığımız keyif dolu tatiller ya da karşılıklı oturup bir kadeh tokuşturup gün batımını izlemişliğimiz yok babamla. Buna rağmen hayattaki en özel insan babam benim için. Anneni mi babanı mı daha çok seviyorsun sorusunun cevabı hiçbir zaman çocuk zihnimde düşünülmesi gereken bir şey değildi. Benim için her zaman çok netti, ben babamı daha çok seviyordum. Annemi sevmediğim için değil; insan ulaşamadığı, doyamadığı şeyleri daha çok seviyor sanırım, benimki de bundan.
Konunun özüne dönecek olursak 19 Nisan tarihinde babamı toprağa verdik. Babamı son görüşüm gasilhanedeydi. Bir çok insan için üzücü bir an olan bu an benim için nedense hayatımdaki en huzurlu anlardan biriydi diye düşünmüştüm. Sonradan farkettim yıllar sonra ilk kez annem, babam ve ben bir aradaydık. Annem omuzlarına aldığı ağır yükün ona verdiği acı ile “kızımız bana emanet” diyordu. Bense kendimi küçücük bir çocuk gibi hissetmiştim. Sanki babam işten döndü de üçümüz birlikte yemeğe oturacaktık.
Pek tanrı inancı olan biri olmamama rağmen o an tanrıya teşekkür etmiştim. Giderayak bizi bir araya getirdiği için… babam duysaydı gülerdi bu fikrime. Babam genelde hep gülerdi zaten bana. Beni korumaya çalıştığı zamanlardan arta kalan anlarda… Sanki ben her seferinde dünyanın en komik esprilerine yaparmışım gibi, hep gülerdi. Ben de komiklik konusunda fena sayılmam gerçi ama babamın bu gülüşlerinin hepsini hakettiğim konusunda şüphelerim var.
Yorum bırakın