benden bana – 6

Ben daha dünyada yokken, babam ortaokuldayken ölmüş dedem. Babam da babasıyla çocuk olup vakit geçirememiş kısacası. Benimle kaderi benzermiş babamın. Hiç bahsetmezdi dedemden, gerçi babam geçmişinden hiç bahsetmezdi bana. Neyden kaçardı bilmiyorum. Onun hatırlamak istemedikleri neydi, bunları bilemeden kaybettim babamı.

Ama Mehmet dedemle konuşmak iyi gelirdi bana. Hayali bir arkadaş gibiydi, sakinleştirirdi beni. Sanki o olmuş olsaydı hayatta her şey daha farklı olurdu diye düşünürdüm bazen. Gerçi babam için de böyle düşünürdüm, eğer o kaza olmamış olsaydı çok daha farklı olurdu her şey.

Babam zaman içerisinde daha sakinleşti. Zaman zaman yine agresifleşse de eskisi kadar sert olmuyordu geçişler. Annem hep kullandığı ilaçlardan dolayı böyle oluyor derdi. Annem bilirdi babamın her şeyini… boşandıktan yıllar sonra, babam kalp krizi şüphesiyle bir akşam ambulansa alınıp hastaneye götürüldüğünde bile annem doktora babanın bu ilaçları içtiğini söylemişler mi diye sormuştu. Belki babam da annemin hayattaki en yakın arkadaşıydı, hiçbir anını unutmak istemediği…

Öyle ki annem hayatı babamla öğrenmişti. Çünkü bizim ailemizde kızlar istedikleri şeyleri “evlendiklerinde” yaparlardı. O yüzden de hepsi için evlenmek özgürleşmekti. Dedem için büyük sorumluluktu çünkü 4 tane kız çocuğun namusunu korumak. O zamanlar öyleydi, evlenmeden olmazdı bazı şeyler. Şimdi ki gibi cinsellik de değil bahsedilen, arkadaşlarınla çıkıp bir kadeh bir şey içmek, ailen olmadan sarhoş olmak. Bunlar dedemin kabul edebileceği şeyler değildi. Onun da hayata dair tüm bildikleri torunlarıyla değişecekti, o zaman başka bakmayı, kabul etmeyi, hazmetmeyi öğrenecekti dedem. Ama daha çok vardı, kızlarını korumalıydı önce, bazen onlarda açtığı yaraları farketmeden.

Annem şanslıydı. Birçok anlamda istediği gibi bir evlilikti babamla olan. Zorlayıcı yanları vardı tabii, babam da dünyanın en kolay insanı değildi. Ama yine de kalp kırdığında özür dilemesini bilirdi, annem öyle derdi en azından. Keyifli bir adamdı-mış, öyle söylerdi herkes. Herkes derken sadece ailem değil, babamı tanıyan herkes.

O öldüğünde, adını bile bilmediğim birçok kişi başsağlığı diledi bana. Hazır konusu açılmışken, birine başsağlığı dilemenin dünya üzerindeki en samimiyetsiz eylem olduğunu babam öldüğünde farkettim.

Başın sağolsun, çok üzüldüm

Başın sağ olsun senin için yapabileceğim bir şey var mı?

Var evet, babamı geri getirebilirsin… ne bekliyordu acaba insanlar? ya da ben bugüne kadar başsağlığı dilerken insanlara ne düşünmüştüm. Karşındakinin ne hissettiğini bir an bile anlayamayacağın bir konuydu ölüm. İstersen sevdiğin herkesi kaybetmiş ol, sen o ölen kişiyi kaybetmemiştin, Kemal’i kaybetmeyi anlayamazdın ki…

Yine de bana başın sağolsun diyen insanların yazdıklarını, söylediklerini dikkatle dinledim, dikkatle okudum. İçimi soğutacak, babama kızacak bir nedene ihtiyacım vardı babam öldüğünde. Çok istemiştim biri de çıkıp baban bana bunu yaptı desin diye. Sonra bir gün babamın kiracısından bir mesaj geldi… Ecem hanım, biz çok üzgünüz babanız hayatta tanıdığımız en merhametli insandı. Yıllardır kiracısıyız ve bir kez bile bizi zor duruma düşürecek bir isteği bir talebi olmadı minvalinde upuzun bir mesaj. Kahrolmuştum…

Babam gerçekten “iyi” bir insandı. Hayatta tek önem verdiğim şeydi iyi insan olmak. Ve babam o insandı. Kimsenin kalbini kırmamış, kimseyi kandırmamış, kimseyi dolandırmamıştı. Zaten ne bekliyordum ki, babam kimseyi bekletmezdi bile… her yere gitmesi gereken zamandan önce giderdi. Biri bekleyecekse o sen ol derdi hep bana. Ben de öyle yaptım, geç kalmak, birini bekletmek babama ihanet gibi gelir hep, bugün bile.

Ama ne ilginçtir ki babam kimseyi bekletmemişken hayatta annem de ben de hep babamı bekledik. 2021 senesinde babam kalp krizi şüphesiyle hastaneye kaldırıldıktan sonra yaklaşık 1 ay babamı bekledim…

Yorum bırakın