benden bana – 8

Genelde insanlara karşı çok güçlü negatif duygular beslemeyi sevmem. İstisnaları var tabii, babamın abisi de bunlardan biri. Ama hayat eforumu bununla ilgili konuşarak harcamak istemem. En kısa özetle kötü biri olduğu ve kendi kardeşinin hayatını pozitif yönde etkileyecek ufak bir şey yapmamış olması bunlardaki en büyük etken. Son darbesi ise kaybettiğim babama ilişkin tek bir cümle kurmaya dahi tenezzül etmemiş olması (başsağlığını sevmediğimi belirtmiştim, gerekli olan ben “amcan” olarak buradayım gibi samimiyetsiz bir cümleydi).

Her neyse, insanlara karşı güçlü negatif duygular benimsemezken, tam aksine pozitif duygularda aşırı coşkulu bir insan olduğumu söylemek mümkün. Konunun buraya gelmesinin nedeni, kardeşim.

Tıpkı dedemin büyük bir coşkuyla istediği erkek çocuk gibi, benim de hayattaki en büyük isteğim bir kardeşti. İsteğimin içtenliğini anlayabilmeniz adına; çocukken kucağına oturtulduğum Noel Baba’dan tutun, düşen kirpiğime kadar dileğim hep aynıydı, bir kardeş istiyordum. Öyle ki, annem ve babam boşanmış olmasına rağmen sperm bankasının bilincinde olan bir çocuktum ve anneme çözüm üretmekten hiç çekinmiyordum.

Hayat bu bitmek tükenmek bilmeyen isteğime yanıt vermek istemiş olacak ki, 2007 Aralık ayında bir kardeşim oldu. Annemin pek de desteklemediğim evliliğinden dünyaya gelen bu çocuğun, yetişkin zihnimde babamdan bana kalan tek şey olması düşüncesini aşamayışım hala devam etmekte 🙂

Yiğit’in dünyaya geleceğini öğrendiğimde, sanki hayatım boyunca hep kardeş isteyen o zavallı ben değilmişim gibi büyük bir depresyon yaşadım. Ergenlikten midir bilmem, kendimi odalara kitlemekle başlayan bu isyan süreci hemşirenin Yiğit’i daha bebek odasından çıkar çıkmaz annemden önce bana vermesiyle son buldu.

Dünya üzerinde bugüne kadar gördüğüm en mükemmel canlıydı Yiğit. Hayatta sahip olmayı en çok istediğim oyuncak olma sıfatını taşımasının yanı sıra, hayatta en çok ihtiyacım olduğu zamanlarda dünyaya gelmişti Yiğit. O hazır mıydı bilmiyorum, ergen bir ablanın kardeşi olmaya ama birkaç yıl içerisinde farkettik ki ben de Yiğit’in hayattaki ilk aşkı olmuştum.

O zamanlar Yiğit ile ayrı evlerde yaşıyorduk. Annemin evlenme kararına karşı daha sert bir tepki göstermeye karar verdiğim için, hayatımdaki en radikal kararlardan birini verip kendisine dair hiçbir şey bilmediğim babaannem ve canımdan çok sevdiğim ama birlikte yaşadığımız günlere dair tek bir fikrimin olmadığı babamın yanına taşınmaya karar vermiştim. Sadece haftasonları annemlere gidiyordum.

O zamanlar farkında olmasam da yaşadığım en keyifli Pazar sabahlarının çoğunu Yiğit’le yaşamıştım. Sabahları erkenden kalkar, okul gösterisi için aldığımız damatlığını giyer ve salona gelip “abla lütfen sen de gelin olur musun?” derdi. Uzun yıllar ablalar ve kardeşlerin evlenemeyeceğini anlattım Yiğit’e (tabii ki hayatta babamdan sonra delicesine aşık olduğum kardeşimin benimle evlenmek istemesi gururumu okşuyordu :D)

Sürekli olarak ablalar ve kardeşlerin evlenemeyeceğini söylediğimiz küçük kardeşim gerçek bir zihni sinir olduğu için çok küçük yaşta bizim yaşantımızda bir gariplik olduğunu farketmişti. Önceleri babasına “amca” dediğim için kendi babasına amca demekle başlayan bu serüven, hemen ardından “abla madem biz aileyiz sen neden başkasıyla yaşıyorsun?” sorularına, sonrasında da “bizim soyadlarımız farklı sen dedemin kızısın ama o da olmaz onunla da soyadın farklı”ya evrildi.

Kısa bir süre sonra Yiğit’in soruları kesilmişti. Biz de bu konuya ilişkin bir açıklama yapma gereğimizin olmadığını düşündüğümüz için mutluyduk. Ama bir gün canım kardeşim gelip “abla hayat senin için çok zor olmalı, baban başka biri ama sen amcanla yaşıyorsun” diyene kadar. Meğer Yiğit iPad’im de babam ile olan fotoğraflarımı görmüştü ama ben üzülmeyeyim diye bana söylememeye karar vermişti.

Yiğit babamın farklı biri olduğunu farkettikten sonra hep babamla tanışmak istedi. Onun nasıl biri olduğunu, Yiğit’i sevip sevmeyeceğini. İlginçtir ki Yiğit babama benziyordu. Bunda annemle babamın da fiziksel olarak birbirine benzemesinin büyük etkisi vardı tabii ama annem esprilerimden kurtulamadı hiçbir zaman bu konuyla ilgili 🙂

Yiğit’in babamla tanışması fikri bana da hep çok sıcak geldi ama babam hasta olduğundan ve tepkisini kestiremediğimden hiçbir zaman Yiğit’in üzülmesini göze alamadım. Çünkü babam annemin tekrar evlenmesini hiçbir zaman kaldıramadı.

Bu sebepten de Yiğit ve babam ilk kez babamın mezarında tanıştılar… 14 yaşındaki kardeşimin omzunda ağlarken, babam sanırım beni kimseye değil ama Yiğit’e emanet etti.

Yorum bırakın