benden bana – 13

Ölüm kavramıyla ilgili 2021 yılından beri çok düşündüm. Nasıl yaşanmalı, ne yapılırsa daha çabuk geçer gibi. Bu süreçte hep babamı kaybettiğimde yaşadıklarımı, nelerin bana iyi geldiğini tartmaya çalıştım.

En başında sanırım ailemin her süreçteki garip yöntemleri geliyordu. Artık tahmin edebiliyorsunuzdur, babamın ailemizdeki dostları çok fazlaydı. Bunlardan biri de Cücü’mün biricik karısı, ailemizin bilgili ve görgülü kadını büyük teyzem.

Bir ortama girdiğinizde, eğer teyzem oradaysa onu farketmeme ihtimaliniz yoktur. Oturuşunda bile bir asillik vardır teyzemin, öyle sıradan, her gün gördüğümüz kadınlardan değil gerçekten teyzem. Kız kardeşlerin en büyüğü olmasına rağmen, içlerinde belki de bizlerin fikirlerine en yakın olan odur. Tabii o da hep böyle değildi. Yıllar ve yaşadıkları çok değiştirdi teyzemi. Ama değişmeyen şeylerden biri, kardeşi gibi gördüğü babama olan sevgisiydi.

Öyle ki, babamın helvasını kavurmak için ocağın başına geçtiğinde (bu helva kavurma konusunu da asla anlayabilmiş değilim, neden öyle bir süreçte ağzımız tatlanıyor?) hepimiz teyzemin dua ettiğini düşünüyorduk sanırım.

Teyzemin hayattaki daimi kankası annem ise tabii ki ablasının farklı bir iş peşinde olduğunu tahmin etmiş olacakki, sordu. Teyzem dua etmek yerine, babamın en sevdiği şarkı olan “Ferdi Tayfur’un Emmoğlu” şarkısını söylüyordu 🙂

Kardeşim için demişti, kardeşim için söylüyorum en sevdiği şarkıyı… O gün şunu farketmiştim. Yas tutmanın belirli bir yöntemi yoktu. Herkes dua etmek zorunda değildi. Herkes mezar başında ağlamak zorunda değildi bu dönemlerde.

O yüzden yıllardır, babamın her doğumgününde babamla birlikte pasta üflerim. En sevdiğimiz fotoğraflarımızdan birini karşıma alır, her sene babamın doğumgününü kutlarım. Helvası kavrulduğu günden beri ise, ne zaman ailece müzik dinlesek, babam için bir kez Emmoğlu açılır…

Yorum bırakın