Annem ve babam boşandıklarında, babam ailemizdeki herkesi terk etmeye karar vermişti. Ama bir kişiye yapamadı bunu… ortanca teyzeme. Neden onu diğerlerinden ayrı tuttu, neden ona kızmadı bilmiyorum. Ama teyzem babam için diğer herkesten farklıydı.
Hastalık sürecinde bile, teyzemle düzenli olarak iletişim kurmuştu babam. Teyzemle aralarında gerçek bir abi-kardeş ilişkisi vardı. Teyzem araba kullanmayı babamdan öğrenmişti (Teyzem dünya üzerinde en iyi araba kullanan kadınlardan biridir, babam öğretmenlik konusunda da başarılıymış :D). Gerçi teyzem birçok konuda başarılıydı. Hayatta bugün bile en sevdiğim şeylerden biridir teyzeme benzetilmek. Çocukluğumda teyzemle o kadar çok vakit geçirdim ki, çoğu insan beni teyzemin kızı zannederdi, bu da beni çok gururlandırırdı.
Teyzem ailemizin organizatörüdür. Eğer bir araya geleceksek, teyzem en ince ayrıntısına kadar her şeyi düşünür, organize eder ve siz yalnızca arkanıza yaslanıp keyfinize bakarsınız.
Komik bir kadındır teyzem. Onunla olduğunuz bir ortamda gülmeden durabilmeniz pek mümkün değildir. Öyle ki ne zaman babamdan konuşulsa, en sevdiği anıları babamı taklit ederek anlatmaya başlar.
Babam hastaneye kaldırıldığı gün annemle birlikte orada bulunan kişiydi teyzem. O oradaysa ne olursa olsun halleder diye düşünmüştüm. Annem ve ben sadece üzülebilirdik, bize düşen görev buydu. Tam da düşündüğüm gibi, teyzem tüm bilgileri aldı, tüm konuşmaları yaptı ve süreci hepimiz için netleştirdi.
Babam vefat ettiği gün ise; teyzem, ailemizdeki her olayda olduğu gibi başroldeydi. Sabah saatlerinde çalan kapı, zaten alacağımız haberi belli ediyordu. Ama teyzemi, eniştemi ve Zeynep’i kapıda gördüğümde o ana kadar aslında kendimi hiç de babamın ölümüne hazırlamadığımı farketmiştim.
Ve sanıyorum ki eniştem dışında kimse zannettiği kadar hazırlıklı değildi… babamın vefat ettiği gün, her konuda bir fikri olan teyzemi ilk kez sessiz görmüştüm. Gerçi hayat yıllar sonra teyzemi bir kere daha öylesine sessiz bırakacaktı ama o zaman hiçbirimizin bundan haberi yoktu…
Yorum bırakın