Tam 15 farklı yazı yazıp, bir sürü farklı andan bahsederken bu içerikleri ithaf ettiğim insandan, annemden asla yeteri kadar bahsedemediğimi farkettim. Aslında benim belki de hep farkında olduğum bir yetememezlik bu ama çocukluğumdan beri nasıl dile getireceğimi asla bilemediğim, ağladığımda susturulduğumu düşündüğüm bir yetememezlik.
Bir çok farklı dilde yazılabilecek, farklı kitaplara farklı anlarda konu olabilecek çok anımız var annemle. Belki bir anne kızın yaşaması gerektiğinden daha fazla. Hayatta en anlaşılamadığım konuydu annem. Aslında “en yakın arkadaşım”dı annem benim.
Tabiri caizse yol arkadaşımdı annem. Biz gerçekten büyük bir zorluğu el ele bir arada yenmiştik annemle. Yendik demek abartı gelebilir kimileri için ama gerçekten annem elinden gelenin fazlasını yapıp benim en az hasarla atlatmamı sağlamıştı.
Ortaokul çağına geldiğimde insanlar anne ve babalarının boşanmasının travmasını atlatamadığında anlam veremezdim. Ben hiç bir zaman boşanmış bir anne baba çocuğu olduğuma üzülememiştim sanırım. Olabilirdi, hayatta her şey bitebilirdi. Şimdi farkettiğim ise, annem ve babamın boşanma hikayeleri benim evliliğe olan inancımı kırmıştı, annemin ikinci evliliği ise anneme olan inancımı…
Artık tahmin edebileceğiniz üzere olgunluk konusunda master yapmış bir çocuk olarak, ergenlik dönemimde de asilik ve olgunluk arasındaki o ince çizgide süründüm. Kendi kronolojik haritama göre ortaokula başladığım sene annemin hayatına Yılmaz amca girdi. Daha doğrusu annemin hayatında var olan bu yeni karakter ben ortaokula başladığım sene benim hayatıma bir bomba gibi düşmüştü.
Annem ve babam boşandığında, annemin tekrar başka biriyle evlenmesi fikri bana hiçbir zaman ürkütücü gelmemişti. Annem bir bireydi ve babamla boşandılar diye yalnızlık çekmesine gerek yoktu. Ama kafamdaki süreç yaşadığımdan çok farklıydı. Yılmaz amca ve annemin ilişkisini öğrendiğim akşamı düşünmek, kaza akşamını düşünmeye çalışmaktan daha zor gelir nedense bana hep.
O günün beni bu kadar zorlamasının sebebi, sanırım ikinci kez bir kayıp yaşadığımı hissetmemdi. Benim bildiğim, tanıdığım babam gitmişti; şimdi de annemi kaybediyordum.
O tanışmadan sonra, annemler boşanana kadar Yılmaz amcayı hiçbir zaman tamamen sevmeyi başaramadım. Özünde asla kötü biri değildi Yılmaz amca. Ama o hayatımıza girdikten sonra annemle ben bir daha hiç eskisi gibi olmadık. İşin daha da doğrusu, annem bir daha hiçbir zaman eskisi gibi olamadı…
Yorum bırakın