Aile kelimesini anlatırken, oldukça geniş bir çerçeve çizmiştim. Aile benim için anne baba ve çocuktan öte bir kavramdı. Bu öyle bir yerdeki benim için hayatta ne tek bir annem oldu sanırım ne de tek bir babam.
Eniştelerim benim için baba, teyzelerim de anneydi. Bir teyzem hariç… Sonay teyzem. Ailemizin en küçüğü; daha önce bahsettiğim, dedemin erkek çocuk sevdasını son buldurduğu kızı, minik kuşumuz…
Ailemizin metafor sevdasının geldiği son noktadır 1.83’lük boyuyla minik kuş sıfatını alan teyzem. Bu sıfatın teyzemde yarattığı psikolojik bir baskı oldu mu, hiçbir zaman ondan bir şey duymadım ama ben hep bu sıfatı teyzem için ağır bir yük olarak görmüşümdür.
Teyzem diğerlerinden farklı olarak benim için “anne” değil “abla”ydı. Ben doğduğumda henüz 14-15 yaşlarındaymış teyzem. Hali hazırda dört kız kardeşin en küçüğü olmanın yanında, bizlerle tanıştığında da ergenlik döneminde olduğu için, diğer teyzemler gibi anne olma rolünü değil daha çok benim ve Gizem’in ablası, oyun arkadaşıydı teyzem.
Nasıl başlarsa öyle gider derler ya, abla kardeş olarak başlayan hikayemiz hep öyle devam etti Sonay teyzem ile.
Hayat bir noktada teyzemi annemi ve beni aynı evde buluşturdu. Annem evin annesi, biz de Sonay teyzem ile evin çocuklarıydık. Babamız yoktu, zaten annem dışında teyzem ve ben çok baba ihtiyacı da hissetmiyorduk, kız kıza yaşamak keyifliydi.
Birlikte geçen o dönemler benim fikrime göre teyzem ve benim aramızdaki bağı kuvvetlendirmişti ama annem ve teyzem arasındakiler için aynısını söyleyemiyorum. Belki ikisi de bunu okurken bana katılmayabilirler ama yazıyı yazan ben olduğum için sanırım benim nasıl yansıttığım daha önemli 🙂
İkisi için de psikolojik ve maddi olarak zorlu bir dönemde aynı çatı altındaydık. Aile olarak çok destekleyici olsak da evrenin hepimize verdiği en önemli özelliklerden biri sonsuz eleştiri kapasitesiydi ve bu dönemde de evin maddi yükünün kimin tarafından üstlenildiğine dair ciddi eleştiriler vardı.
Neden bu mudur yoksa başka sebepler de var mıydı bilmiyorum ama aynı evin içinde geçirdiğimiz o süreç teyzem ve annemin arasında bir uzaklaşmaya neden oldu bence. Oysa annem ve teyzem birbirlerini belki de en çok anlayabilecek insanlar hayatta.
Birbirlerinden farklı da olsalar, ikisi de hayatımda gördüğüm merhamet duygusu en yüksek insanlardır ve ilginçtir ki ikisi de bunu dışarıya aşırı belli eden insanlar değillerdir.
Sonay teyzem anneme göre daha asi bir karakter sayılsa da annemin ringte, demagoji kraliçeliğiyle aldığı maçlar olmadı desem yalan olur 🙂 İkisinin en büyük ortak özellikleri ise diğer iki kız kardeşlerine nazaran anneannemin eleştirilerinin daha çok merkezinde olmalarıydı…
Bu kısmı rahatça yazmadan önce, ailem de bu yazıyı okuyacağı için bir minik açıklama yapmak isterim; niyetim kimseyi kötü göstermek ya da eleştirmek değil. Kendi perspektifimden, kendi zihnimin anladığı ve yorumladığı üzerinden değerlendiriyorum olayları ve kişileri, dolayısıyla kimsenin alınmamasını rica ederim ❤ 🙂
Anneannem koşulsuz sevgi dolu bir kadındır. Ama her zaman anneannemin bazılarını diğerlerine göre daha farklı sevdiğini düşünmüşümdür. Az ya da çok değil ama farklı.
Mesela bilirim, ben anneannem için özel bir torunum her zaman. Muhtemelen yaşadıklarımdan dolayı ve o zamanlarda benimle geçirdiği zamandan dolayı ama sebep ne olursa olsun ben onun farklı torunları listesindeyim.
Benzer bir şekilde Aynur ve Tülay teyzem de anneannemin “farklı” kızlarındandı ve Sonay teyzem ile annem zaman zaman bundan yorgun düştüler gibi hissederdim çocukken.
Hatta annem için bazen merak ederim, acaba o anneanneme gerçekten hissettiklerini söyleseydi nasıl bir yarım bırakılmışlık anlatırdı? Acaba annemin de canı yanmış mıydı annesi yüzünden? Anneannemin onu anlamadığını hissettiği zamanlar o da tam kalbinin ortasında benzer bir duygu hissetmiş miydi?
Sonay teyzeme gelince, bence teyzem bir şekilde bu duygusunu dönüştürenlerdendi hayatta. Ailede rest çekebilmesiyle farklılaşanlardandı teyzem. Hatta öyle ki, ailemizde yalnızca onda ve Merve’de olan bir özellikti bu. Kalbinin yandığını hissettiğinde rest çekebilmek…
Bazen onlara benzemek isterdim bu yönümle ama ne zaman teyzemin canının acıdığını görsem, rest çekmenin de yetmediğini farkederim. Şubat 2025’te kayınvalidesini kaybettiğindeki gözyaşları bana onun duygularıyla ilgili çok şey anlattı. Teyzem aslında kimseye rest çekememişti hayatta, yalnızca öyle görünmeyi tercih etmişti. O da aslında kalbi düğümlenenlerdendi…
Yorum bırakın